RAMAZAN
RAMAZAN geldi, acaba oruç tutmakla ilgili ne tür bilimsel araştırmalar var, neler yazılıp çizilmiş diye uluslararası haberleri gözden geçirdim. Geçen seneden bu yana oruç tutmak üzerine yapılan araştırmalar hem çok sayıda hem de gerçekten herkesin ilgisini çekecek kadar ilginç. Hatta halkla paylaşılması gereken bilgiler ve uyarılar geçen senelerde yapılanlara oranla boyut atlamış bile diyebilirim. Her ramazan mantra gibi tekrar edilen “İftarda kızartma, baharatlı yemeyin”, “Çok yağ kullanmayın”, “İftar ile sahur arasında bol bol su için” uyarıları, zaten bisiklete binmesini bilen insana pedalın yerini tarif etmek gibi geliyor bana. Klasik uyarıları yapmanın önemini bilmekle beraber bilimin desteğiyle ufkumuzu biraz genişletmekte fayda olduğuna inanıyorum. Bu yüzden kısacık köşeme sığdırabildiğim kadarıyla büyük bir olasılıkla oruç tutmanızı bu sıcak günlerde mental olarak kolaylaştırabilecek (çoğunluğun duymamış olduğu) 3 bilimsel bulguyu aşağıda özetlemeye çalıştım:
Kafanızı meşgul, vücudunuzu aktif tutun: Oruç tutulduğu müddetçe vücudu en çok yoran ana faktörler sorulduğunda, bilim insanları onlarca sebepten iki maddenin altını (en önemli köşe taşları olarak) çiziyor: 1. Bilinçaltından “Acıktım, susadım, kan şekerim düştü, başım ağrıyor, iftara daha çok var” şikâyetlerini çok sık tekrar etmek ve 2. Orucu sebep göstererek 8 saatten fazla uyumak, bedeni 4-5 kat daha bitkin düşürüyor. Araştırmacılar insan evriminde yüz binlerce yıldır sindirim sisteminin çok değişikliğe uğramadığını iddia ediyorlar. Modern hayata başlayıncaya kadar ancak avlanabildiğinde veya bulabildiğinde yiyen, geri kalan zamanda aç ama hareketli yaşayan insanoğlunun o dönemlerde daha uzun yaşadığı ve daha güçlü bir yapıya sahip olduğu söyleniyor. Bu yüzden bugün canı sıkıldığında, üzüldüğünde ya da sevindiğinde soluğu buzdolabının önünde alan, televizyon ve bilgisayarın başından kalkmayanların oruç tutmakta güçlük çekmesi doğal yaşamlarından sıyrılmalarına bağlanıyor.
İftar sofrasında kendinizi kaybetmeyin: Bilim, oruç tutmanın (az şeker tüketildiği takdirde) 8 çeşit kanseri engellediğini, kemoterapide daha başarılı sonuçlar alındığını, astımı rahatlattığını, kalp hastalıklarını, şeker hastalığını yavaşlattığını iddia ediyor. En çarpıcı buluş ise 6 ay önce ilan edilmiş; ramazan süresince eğer iftarda o hazırlanan süslü sofranızdan sadece 600 kalorilik bir yiyecekle kalkmayı başarabilirseniz BDNF (brain derived neurotrophic factor) ismi verilen protein vücudunuzda tam 40 kat artıyor. Bu proteinin beyin hücrelerinin ölümünü (Alzheimer, Parkinson gibi rahatsızlıkların oluşmasını) engelleyen faktör olduğu ve senede sadece bir ay oruçla gerekli düzeye çıkabileceği iddia ediliyor.
Açken kafanız daha çok çalışıyor. “Çalışmayan” tek şey sabrınız: Anneniz küçükken “Ye de kafan çalışsın” dedi diye bu kuralı ömür boyu uygulamanız gerekmiyor. Hele bir de aynaya baktığınızda vücudunuzun belli bölgelerinde yağ katmanları görüyorsanız kafanızı çalıştıracak depo epey dolu demektir. Bilimsel araştırmalar açlıkta karaciğerin depo yağları kullanarak daha çok keton oluşturduğunu ve glikoz eksikliğinde bunun beyin tarafından enerji kaynağı olarak kullanıldığını, bu sırada vücutta çinko düzeyinin ise iki kat yükseldiğini gösteriyor. Çinko ise vücutta hücrelerin kendisini yenileme işleminde (yaşlılığı yavaşlatmada) kullanılıyor.
Bariz sağlık sorunları olmayan insanların oruç tutmasının fiziksel faydaları gerçekten saymakla bitmiyor. Fakat bence en önemlisi bu dönemde bedeni aç tutarken, aç beyinlerin ve kalplerin doyurulması… Ama kendimizin, ama bir başkasının… Aksi takdirde yapılan uygulama bu sıcakta aç ve susuz (bu yüzden huysuz ve huzursuz) gece verilecek ziyafeti sabırsızlıkla beklemekten öteye gitmiyor.